[ORIGINAL ARTICLE] Secondary traumatic stress in Turkish aid workers: Adaptation of a measure and investigation of secondary traumatic stress [EN]
Türk yardım çalışanlarında ikincil travmatik stres: Ölçek uyarlaması ve ikincil travmatik stresin incelenmesi 
Ayla Kahil; Refia Palabıyıkoğlu
Received Apr 16, 2018, Accepted Sep 6, 2018
https://doi.org/10.31828/kpd2602443806092018m000001 Pages: 107-116

Abstract | Öz

EN
This study aims to investigate the secondary traumatic stress symptoms of aid workers who care for trauma victims as part of their jobs or as volunteers. To this end, Secondary Traumatic Stress Scale was adapted to Turkish and implemented to 228 professional and voluntary aid workers. Data were analyzed with respect to participants’ type of work (being either a professional or a volunteer aid worker), sex, age, education level, years spent at recruitment, presence of a traumat ic incident, and type of traumatic incident. Analyses revealed that professional aid workers expe rienced more traumatic stress symptoms compared to volunteer aid workers. Furthermore, it was found that participants who had been working for between 11 and 15 years experienced more traumatic stress symptoms than those who had been working for between 1 and 5 years. These findings indicate that aid workers who had experienced an incident that they consider as traumatic showed more secondary traumatic stress symptoms as opposed to those who had not experienced a traumatic incident. Notably, no significant difference was found between participants who were exposed to the traumatic incident indirectly due to their work and participants who experienced the traumatic incident in their personal lives. This finding points out that exposure to a secondary traumatic incident leads to similar responses and experiences with direct exposure.
TR
Bu araştırmada, travmatik yaşantıları olan bireylere, travma anında veya sonrasında müdahalede bulunan profesyonel ve gönüllü yardım çalışanlarının, yaptıkları yardım davranışı sonucunda deneyimledikleri ikincil travmatik stres belirtilerinin incelenmesi hedeflenmiştir. Bu amaç doğrultusunda, İkincil Travmatik Stres Ölçeği Türkçeye uyarlanmış ve 228 profesyonel ve gönüllü yardım çalışanına uygulanmıştır. Travmatik stres belirtileri mesleki işlev (profesyonel yardım çalışanı veya gönüllü yardım çalışanı olmak), cinsiyet, yaş, eğitim düzeyi, mesleki deneyim süresi, travmatik yaşam olayı varlığı ve travmatik yaşantının türü değişkenlerine göre incelenmiştir. Yapılan analizler sonucunda, profesyonel yardım çalışanlarının, gönüllü yardım çalışanlarına göre daha fazla travmatik stres belirtileri deneyimledikleri saptanmıştır. Yanı sıra, mesleğinde 11-15 yıldır çalışmakta olan katılımcıların travmatik stres belirtilerinin, mesleğini 1-5 yıldır sürdürmekte olan katılımcıların stres belirtilerinden daha yüksek olduğu bulunmuştur. Travmatik olarak değerlendirdikleri yaşam olayları deneyimleyen yardım çalışanlarının ikincil travmatik stres belirtilerinin, travmatik bir yaşam olayı deneyimlemeyen katılımcıların belirtilerinden daha yüksek olduğu sonucuna varılmıştır. Dikkat çekici olarak, yaşadıkları travmatik olaya meslekleri sebebi ile maruz kalan katılımcılar ile, yıkıcı yaşantısı kişisel hayatlarında meydana gelmiş olan katılımcıların, ikincil travma belirtileri arasında bir farklılık olmadığı görülmüştür. Bu sonuç, ikincil olarak travmatik bir olaya maruz kalmanın, doğrudan maruziyet ile benzer tepkiler ve yaşantılar ortaya çıkardığına işaret etmektedir.

Notes Fulltext (PDF)

 

[ORIGINAL ARTICLE] Turkish adaptation of the Five Facet Mindfulness Questionnaire – Short Form (FFMQ-S) [TR]
Beş Faktörlü Bilgece Farkındalık Ölçeği-Kısa Formu’nun (BFBFÖ-K) Türkçe Uyarlaması
Handan Deniz Ayalp; Nesrin Hisli Şahin
Received Mar 20, 2018, Accepted Sep 7, 2018
https://doi.org/10.31828/kpd2602443807092018m000002 Pages: 117-127

Abstract | Öz

EN
In recent years, mindfulness has been acknowledged as an important factor for physical and psy chological well-being. At the same time, it is conceptualized as a personality characteristic as well as an intervention technique. Several assessment instruments were developed to measure mindfulness. Among these, Toronto Mindfulness Scale (TMS), Mindful Attention Awareness Scale (MAAS) and Five Facet Mindfulness Questionnaire (FFMQ) were adapted to Turkish language and culture. In the meantime, a short form of the Five Facet Mindfulness Questionnaire (FFMQ) was developed. The aim of the current study is to conduct a Turkish adaptation study for this short form. The other scales used in the study included Demographic Information and Personal Evaluation Questionnaire, Toronto Mindfulness Scale (TMS), Difficulties in Emotion Regulation Scale (DERS), and the Brief Symptom Inventory (BSI). The study sample consisted of 268 participants (165 women and 99 men), with an age range of 18-75 (M = 25.59, SD = 9.99). The analyses revealed that the five-factor structure of the original form was preserved and other psychometric properties such as validity and reliability were found to be appropriate in the Turkish adaptation of the short form of the scale. In the light of the findings obtained, it is proposed that the Short Form of the Five Facet Mindfulness Questionnaire (FFMQ – Short Form) can be used with confidence in mindfulness-related research in Turkey.
TR
Bilgece farkındalık konusu, son zamanlarda fiziksel ve psikolojik iyi oluş hali açısından büyük önem kazanmıştır. Bilgece farkındalık aynı zamanda bir kişilik özelliği ve bir müdahale tekniği olarak kavramsallaştırılmaktadır. Bilgece farkındalığı ölçmek üzere çeşitli ölçekler geliştirilmiştir. Bunlar arasında Toronto Bilgece Farkındalık Ölçeği (TBFÖ), Bilinçli Farkındalık Ölçeği (BİFÖ) ve Beş Boyutlu Bilinçli Farkındalık Ölçeği (BBBFÖ), Türkçeye uyarlanmış olanlardan dır. Bu süreç içerisinde Beş Boyutlu Bilinçli Farkındalık Ölçeği’nin orijinal formu olan Five Facet Mindfulness Questionnaire (FFMQ) kısa form olarak geliştirilmiştir. Mevcut çalışmanın amacı, bu kısa formun Türkçeye uyarlanmasıdır. Araştırmada kullanılan diğer ölçme araçları; Demografik Bilgiler ve Kişisel Değerlendirmeler Formu, Toronto Bilgece Farkındalık Ölçeği (TBFÖ), Duygu Düzenleme Güçlüğü Ölçeği (DDGÖ) ve Kısa Semptom Envanteri (KSE)’dir. Araştırmanın örneklemi 18-75 yaş aralığındaki (Ort. = 25.59, SS = 9.99) 268 katılımcıdan (165 kadın, 99 erkek) oluşmuştur. Yapılan analizler sonucunda, ölçeğin kısa formunun Türkçe uyarla masında da, orijinal formundaki beş faktörlü yapının korunduğu ve geçerlik ve güvenirlik gibi diğer psikometrik özelliklerinin uygun olduğu görülmüştür. Elde edilen verilerin ışığında, Beş Faktörlü Bilgece Farkındalık Ölçeği – Kısa Formu’nun (BFBFÖ-K) Türkiye’de ilgili alanyazına yönelik araştırmalarda kullanılabileceği düşünülmektedir.

Notes Fulltext (PDF)

 
 

[ORIGINAL ARTICLE] Domestic violence against women and murders of women in Turkey [TR]
Türkiye’de kadına yönelik aile içi şiddet ve kadın cinayetleri
Gülsen Erden; Serel Akdur
Received May 25, 2018, Accepted Sep 8, 2018
https://doi.org/10.31828/kpd2602443808092018m000003 Pages: 128-139

Abstract | Öz


EN
There is an increasing trend in domestic violence against women and murders of women in Turkey. The purpose of this study is to evaluate the particular characteristics of perpetrators and victims in order to be able to take necessary preventive actions for domestic violence against women and stop murders of women. In the present study, murders of women (from January 2014 to April 2015 archived on a website (anitsayac.com) as a digital memorial were examined. Sociodemographic information of 335 female murder victims and 318 male perpetrators, perpetrators’ crime and psychiatric history of, and homicide characteristics were identified. Findings revealed that most of the perpetrators and victims are younger than 50 years and unqualified workers and perpetrators are mostly the victim’s partner. Verbal arguments, romantic jealousy and doubt of partner’s unfaithfulness were the major murder reasons. Low educational and economical levels and patriarchal gender system were identified as risk factors for women homicides. This attempt to identify risk factors is considered to be important for preventing the increasing prevalence of women homicides.
TR
Türkiye’de kadına yönelik aile içi şiddetin ve şiddetin en uç noktası olan kadın cinayetlerinin gün geçtikçe arttığı görülmektedir. Bu çalışmada, kadına yönelik aile içi şiddet karşısında gerekli önlemlerin alınması ve kadın cinayetlerinin durdurulması adına, kadın cinayetlerindeki fail ve maktullerin belirli özelliklerinin saptanması amaçlanmıştır. Çalışmada, şiddetten ölen kadınlar için dijital anıt kapsamında oluşturulmuş bir internet sitesinde arşivlenen (www.anitsayac.com) ve Ocak 2014 – Nisan 2015 tarihleri arasında gerçekleşen kadın cinayetleri incelenmiştir. 335 kadın maktul ve 318 erkek failin sosyodemografik bilgileri, faillerin geçmiş suç öyküleri ve psikiyatrik bozukluklarına dair bilgiler ile işlenen cinayete dair bilgiler tespit edilmiştir. Kadın cinayetlerinde faillerin büyük bir kısmının kadının partneri olduğu, fail ve maktullerin çoğunlukla 50 yaşın altında oldukları ve vasıfsız işte çalıştıkları görülmüştür. Cinayet sebebi olarak tartışma, kıskançlık ve aldatma şüphesi ön plana çıkmıştır. Bu çalışma sonucunda eğitim düzeyinin düşük olması, ekonomik sıkıntılar ve ataerkil toplum özelliğinin kadın cinayetlerinde önemli risk faktör leri olduğu görülmüştür. Bu risk faktörlerini belirlemenin, gün geçtikçe artan kadın cinayetlerini önlemede önemli olduğu düşünülmektedir.

Notes Fulltext (PDF)

[ORIGINAL ARTICLE] A thematic analysis study on psychotherapists’ perceptions of online psychotherapies [TR]
Psikoterapistlerin çevrimiçi yürütülen psikoterapilere yönelik algılarına ilişkin bir tematik analiz çalışması
Burcu Korkmaz; Gamze Şen
Received Jul 8, 2018, Accepted Sep 29, 2018
https://doi.org/10.31828/kpd2602443829092018m000004 Pages: 140-152

Abstract | Öz

EN
The development and growth of technology and internet use has led to the development of a new and increasingly widespread field in psychotherapy practices and mental health interventions other than face-to-face traditional contexts. The purpose of this study is to assess the perceptions and beliefs of psychotherapists regarding online psychotherapy processes, which still have a limited usage and literature background in Turkey. The participants of the present study consisted of 45 psychotherapists working in various provinces of Turkey, of which 39 (86.7%) were female and 6 (13.3%) were male. The obtained data was analyzed using inductive thematic analysis procedure, a qualitative analysis method. According to the findings, perceptions of online psychotherapies of the psychotherapists in our country are grouped under eight different themes. These included 1) online psychotherapy as a worrisome context, 2) online psychotherapy as an inappropriate context, 3) online psychotherapy as a reserve/conditional context, 4) online psychotherapy as a context requiring specialized education and information, 5) online psychotherapy as a context prone to misconduct, 6) online psychotherapy as context prone to problems; 7) online psychotherapy as a context with high accessibility; and 8) online psychotherapy as context not different from face-to-face psychotherapy. The findings indicate that, although psychotherapists are aware of the appropriate and facilitating aspects of online therapies, they still refer intensely to their negative features. These findings provide insights on how psychotherapies, in both practice and research, will change in the future.
TR
Teknolojinin ve internetin kullanım alanlarının gelişmesi ve artması, psikoterapi uygulamalarının ve ruh sağlığına müdahalelerin yüz yüze yürütülen geleneksel bağlamlarının dışında yeni ve kullanımı giderek yaygınlaşan bir alanın gelişmesine yol açmıştır. Bu çalışmanın amacı da, halen ülkemizde kullanım sıklığı ve alanyazın arka planı sınırlı kalan çevrimiçi yürütülen psikoterapi süreçlerine ilişkin psikoterapistlerin algılarının ve düşüncelerinin değerlendirilmesidir. Araştırmaya, Türkiye’nin farklı illerinde çalışan 39’u kadın (%86.7) ve 6’sı erkek (%13.3) olmak üzere toplam 45 psikoterapist katılmıştır. Elde edilen veriler, bir nitel analiz yöntemi olan ‘tümevarımsal tematik analiz (inductive thematic analysis) prosedürü kullanılarak göre analiz edilmiştir. Elde edilen bulgulara göre, Türkiye’deki psikoterapistlerin çevrimiçi psikoterapilere ilişkin algıları sekiz farklı tema altında toplanmıştır. Bu temalar; 1) kaygı uyandıran bir bağlam olarak çevrimiçi psikoterapi, 2) uygun olmayan bir bağlam olarak çevrimiçi psikoterapi, 3) yedek/koşullu bir bağlam olarak çevrimiçi psikoterapi, 4) özel eğitim ve bilgi gerektiren bir bağlam olarak çevrimiçi psikoterapi, 5) suistimale açık bir bağlam olarak çevrimiçi psikoterapi, 6) aksiliklere açık bir bağlam olarak çevrimiçi psikoterapi, 7) ulaşılabilirliği yüksek bir bağlam olarak çevrimiçi psikoterapi ve 8) yüz yüze terapiden farklı olmayan bir bağlam olarak çevrimiçi psikoterapidir. Elde edilen bu bulgular, psikoterapistlerin çevrimiçi terapilerin kullanıma uygun ve kolaylaştırıcı yönlerinin farkında olmalarına rağmen, halen olumsuz özelliklerine yoğun şekilde atıfta bulunduklarına işaret etmektedir. Araştırma sonuçları, hem uygulama hem de araştırma alanlarında psikoterapinin önümüzdeki süreçte nasıl şekillenebileceğine yönelik önemli noktalara dikkat çekmektedir.

Notes Fulltext (PDF)

 

[REVIEW] Psychological effects of infertility treatment and psychological interventions in the treatment process [TR]
İnfertilite tedavisinin psikolojik etkileri ve tedavi sürecindeki psikolojik müdahaleler
Ece Bekaroğlu
Received Jul 3, 2018, Accepted Sep 25, 2018
https://doi.org/10.31828/kpd2602443825092018m000005 Pages: 153-159

Abstract | Öz

EN
All around the world, 8-12% of the couples who want to have children are diagnosed with the infertility. 10-12% of these couples do not have an explanation for the reason of their diagnosis; therefore, infertility diagnosis is usually attributed to psychological processes. People who have the infertility diagnosis are affected at biological, sociocultural and psychological levels. In terms of readiness to treatment, the biopsychosocial processes as well as the psychological processes of the women should be taken into account. In the history of psychology, infertility has been initially explained by unconscious defense mechanisms and conflicts; and later, by psychological cyclical model, psychological consequences model, psychosocial context model, grief and bereavement approaches, individual identity theories, family systems approach and stage models. In this context, the aim of infertility psychotherapy is to enhance adaptation skills and psychological growth (rather than psychological trauma) before, during, and after infertility treatment. After psychological assessment, treatment can be provided with the appropriate individual level, couple/family level, support group or therapy group. The aim of this review is to inform psychologists working with infertility treatment about psychological processes and intervention methods in the light of infertility specific history of psychology.
TR
Dünya genelinde çocuk sahibi olmak isteyen çiftlerin %8-12’si çeşitli sebeplerle infertilite (kısırlık) tanısı almaktadır. Bu çiftlerin %10-12’sinde, yaşanılan probleme ilişkin fizyolojik bir açıklama bulunamamakta ve infertilite tanısı çoğu zaman psikolojik sebeplere atfedilmektedir. İnfertilite tanısını alan kişiler, bu tanı tıbbi bir müdahale gerektirdiği için biyolojik anlamda; tanı istedikleri halde çocuk sahibi olamamaya yol açtığı için sosyokültürel bağlamda ve tanının ortaya çıkarabildiği psikolojik rahatsızlıklar boyutunda infertiliteden etkilenmektedir. Tedaviye hazır olma konusunda biyopsikososyal süreçler kadar, kadının tedavinin gerektirdiklerini içsel bir çatışma olmadan kabul ederek tedaviye hazır olması; bir başka ifadeyle, kadının deneyimlediği psikolojik süreçler de dikkate alınmalıdır. Psikoloji tarihinde infertilite, öncelikle bilinçaltı savunma mekanizmaları ve çatışmalarla ele alınmış; ardından döngüsel psikoloji modeli, psikolojik sonuçlar modeli, psikososyal bağlam modeli, keder ve yas yaklaşımı, bireysel kimlik kuramları, aile sistemleri yaklaşımı ve evre modelleri ile açıklanmaya çalışılmıştır. Bu yaklaşımlar bağlamında psikoterapi hedefi tedavi öncesinde, tedavi sırasında ve tedavi sonrasında bireylerin bu yaşantıya uyum sağlama becerilerini artırmak ve travmatik etkiler yerine psikolojik büyüme ile süreci tamamlamalarını sağlamaktır. Psikolojik değerlendirmenin ardından tedavi klinik psikolog tarafından uygun görülen bireysel, çift/aile, destek grubu ya da terapi grubu ile sağlanabilir. Bu derleme çalışmasının hedefi, infertiliteye özgü psikoloji tarihi bakış açısından yararlanarak, infertilite tedavisini alan kişilerle çalışan psikologlara yaşanabilecek psikolojik süreçler ve müdahale yöntemleri konusunda bilgi vermektir.

Notes Fulltext (PDF)